“Engel” kavramı bireyden bireye olduğu gibi toplumdan topluma göre de değişkenlik gösterebilmektedir. Çünkü, engellilik kültürel olarak da değişkenlik gösterebilmektedir. “Engel”, tanımı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından “Normal kişilerden farklı olarak sosyal yaşantısında kendi kendine yapması gereken işleri bedensel ve zihinsel kabiliyetindeki kalıtımsal, ya da sonradan olma bir engelden dolayı yapamayanlar” olarak tanımlanmaktadır. Örneğin polio virüsü sonucu birey çocuk felcine maruz kalır. Benzer şekilde bedensel engellilik de farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Polio virüsü sonucu vücut fonksiyonu ve yapılarında bozukluk gelişen bu bireyin aktivite düzeyinde düşüş olabilir ve tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalabilir. Tekerlekli sandalye kullanan bu çocuk işlev kaybından dolayı her zaman engelli olmayabilir. Örneğin, basamakların olmadığı veya rampanın bulunduğu ve asansörlü bir binada bu çocuk engelli değildir veya tam tersi rampa veya asansör olmayan bir yerde çocuk günlük yaşam aktivitelerini, toplumsal ve sosyal rollerini yerine getiremez. Bu yerine getirememe durumu çocuğun işlev kaybından ziyade içinde bulunduğu çevrenin kolaylaştırıcı değil bariyer olan bir yapıyı benimsemesindendir.
Dünya Sağlık Örgütü (2001), “bozukluk, özür ve engelliliğin uluslararası sınıflandırmasında” öne çıkardığı medikal modelden sıyrılıp “hastalığın sonuçları veya teşhis” yerine sağlığın bir bileşeni olarak “işlevselliği” ön plana çıkararak, aynı teşhisle etiketlenen iki bireyin birbirinden farklı aktivite düzeyi ve toplumsal rollere katılımının olduğuna dikkati çekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (2001), bu yeni felsefeyi temel alan biopsikososyal model ile “işlevsellik, yetiyitimi ve sağlığın uluslararası sınıflandırması” yaklaşımını kullanıma açarak, özürlülüğü “aktivite limitasyonu” ve “katılım sınırlılığı” temelinde kavramsallaştırmıştır. Gerek psikososyal etkileri gerekse insan hakları bakımından bireyi ön plana çıkarmayan “engelli çocuk/ birey” veya “özürlü çocuk/ birey” ifadeleri ile önce “özür” vurgusu yapan terminolojiler son 40 yıl da değişikliklere uğrayarak 2001 yılından itibaren bireysel özelliklerin, sağlığın ve bireyin içinde bulunduğu çevrenin kolaylaştırıcı ve sınırlandırıcı oluşuna göre vücut yapı ve işlevlerinin; aktivite ve katılım düzeyini değiştirerek bireyi etkileyeceği felsefesine doğru bir evrimleşme gerçekleşmiştir.
Yukarıda belirtilen ve değişen bakış açısı ile sunulan hizmetlerde değişse ve gelişse de bireylerin sahip oldukları işlev kayıpları sistem içerisinde hale bazı kavramlarla anılmaya devam etmektedir. Bu bağlamda ilgili kavramların tanımlamaları ve açıklanması pek çok durumda devam etmektedir. “Bedensel engelli” ise doğum öncesi, sırası veya doğum sonrası dönemde herhangi bir nedene bağlı olarak meydana gelen ve kas iskelet sistemindeki bozukluklar sonucu bedensel yeteneklerini farklı derecelerde kaybetmiş, toplumsal uyum konusunda güçlük çeken, günlük yaşam faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi konusunda problemler yaşayan, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine farklı derecelerde ihtiyaç duyan ve başka birinin desteğine ihtiyaç duyan bireyler olarak tanımlanmaktadır. Bedensel engele sahip bireyler kaba ve ince motor becerilerde güçlükler yaşamaktadır. Bu güçlükler bireyin hareket ve fonksiyonel becerilerini etkilerken yürüme ve koşma aktivitelerinde yetersizliğe yol açabilmektedir. Hareket ve yürüme becerisini kaybeden bireyin toplumsal aktivitelere katılımları kısıtlanmakta, birey olarak kendisinden beklenen becerileri yerine getirememekte ve bu da günlük yaşam becerilerinde bağımlılığa ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olmaktadır.
Bedensel yetersizliğe neden olan klinik durumlar sıklıkla, mobilite ve postür problemlerine neden olmaktadır. Fiziksel ve bedensel yetersizliğe neden olan hastalıklarda asıl sorun, hareket ve postür problemleri (motor beceri problemi) olmakla birlikte, görme-işitme bozuklukları, duyusal bozukluklar, öğrenme güçlükleri-akademik yetersizlikler, zihinsel yetersizlikler, beslenme güçlükleri, dil ve konuşma güçlükleri gibi sorunlar da eşlik edebilmektedir. Çocukların sahip oldukları bu problemler, başta ambulasyonu (yürüme ve hareket etme becerisi) etkilemekte ve çocuğun günlük yaşamında bağımlılığına neden olabilmektedir.
Bedensel yetersizlikler, kas iskelet sistemini etkileyen problemlerden kaynaklanabilmektedir. Sıklıkla serebral palsi, kas hastalıkları, omurga gelişim yetersizlikleri, beyin ve omurga yaralanmaları ve çocuk felci gibi durumlardan kaynaklanabilmektedir. Bedensel engellilik, bireyin yaşadığı yetersizlik derecesine göre üç düzeyde sınıflandırılabilmektedir:
• Hafif: Bireyin yaşamını sürdürebilmesi ve ev içi/ev dışı faaliyetleri yerine getirebilmesi için herhangi bir gereksinimi yoktur. Tedaviye ihtiyacı yoktur ve bağımsızdır.
• Orta: Birey günlük yaşamında tam bağımsız değildir. Günlük yaşamdaki fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için yardımcı cihazlara ihtiyacı vardır. Uygulanan tedavi ve rehabilitasyon programlarına olumlu cevap verir.
• Şiddetli: Günlük yaşamında tamamen bağımlıdır. Mobilitesini sürdürebilmek için tekerlekli sandalye kullanır veya taşınır. Günlük yaşam aktivitelerinde tam bağımlıdır. Uygulanan tedavi ve rehabilitasyon programlarına cevap vermez. Özel eğitime ihtiyacı vardır.