Özel Öğrenme güçlüğü (ÖÖG), bireylerin özellikle akademik ve sosyal alanlarda zorluklar yaşamasına neden olan nöro-çeşitliliktir.
ÖÖG terimi bilişsel becerileri normal sınırlar içinde ya da üstünde olan ancak akademik bilgileri öğrenmeyle ilgili problemler yaşayan öğrencileri ifade etmek için kullanılmaktadır.
Bu terim özel eğitim alanında ilk kez 1963'te Samuel Kirk tarafından akademik becerileri öğrenme konusunda önemli düzeyde sorun yaşayan kişileri tarif etmek için kullanılmıştır.
ÖG için ülkemizde ‘özel öğrenme güçlüğü olan birey’ ifadesi kullanılmış ve Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde şu şekilde tanımlanmıştır:
‘‘Özel öğrenme güçlüğü olan birey: Dili yazılı ya da sözlü anlamak ve kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde veya birkaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapma güçlüğü nedeniyle özel eğitim ve destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan birey’’
Öğrenme Güçlüğü
ÖG olan bireyler bir çok alanda zorluklar yaşayabilmektedirler. Bu alanlar arasında özellikle akademik becerilerle ilgili okuma, yazma, matematik becerileri ön plana çıkmaktadır. Alanyazında en yaygın ÖG türleri okuma güçlüğü (disleksi), matematik öğrenme güçlüğü (diskalkuli) ve yazma güçlüğü (disgrafi) şeklinde ele alınmaktadır. Ancak tüm öğrenme güçlüklülerini tanımlamak için çoğu yerde ve çoğunlukla “disleksi” kavramının yaygın olarak kullanıldığına da tanık olmaktayız. Çoğu internet sayfasında ya da yazılı metinde başlığın ve temel kavramın disleksi şeklinde yazıldığı ancak içeriğin diğer öğrenme güçlüklerini de kapsadığı görülmektedir. Günümüzde birçok sivil toplum kuruluşu ve eğitim kurumunun öğrenme güçlüklerini tanımlamak için genel anlamda “disleksi” kavramını kullanıldığı da görülmektedir.
Öğrenme güçlüğü yaşam boyu devam eden nörolojik bir bozukluk türüdür. ÖG olan öğrenciler genelde okul döneminde beklenen başarı ile var olan başarı arasında fark ortaya çıktığında fark edilebilmektedirler. Hatta öğrenme güçlüğü tanısı ilkokul yıllarında konulabilmektedir. Ama pek çok aile anaokulu ve öncesi dönemde ÖG’li çocukların yaşadıkları güçlükleri ve farklılıkları fark etmekle birlikte süreç hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıkları için çocuklarının ÖG olabilecekleri akıllarına gelmemektedir.
Okul döneminde sorunlar daha çok ön plana çıkmaya başlayınca ebeveynler tedirgin olmaktadırlar. ÖG riskinin çocuk için okula başlamadan önceki erken dönemde belirlenmesi ve müdahale edilmesi okula hazırlık sürecini kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden ÖG olabilecek çocukların erken belirlenmesi önemli sayılmaktadır . İlerleyen bölümde ÖG erken belirtilerinden dil, bilişsel, sosyal-duygusal ve psikomotor beceriler temel başlıkları altında açıklanmıştır.
Öğrenme Güçlüğü ve Disleksi Hakkındaki Genel Bilgiler;
● Öğrenme güçlüğü bilgiyi işleme ve öğrenme becerilerindeki problemleri kapsayan şemsiye bir kavramdır.
● ÖG gizli bir yetersizlik olarak görülmektedir.
● ÖG genel olarak çocuğun yaşı ile akademik beceriler arasında beklenmedik bir ilişki vardır.
● ÖG motivasyon eksikliğinden, görme ve işitme probleminden, öğretim eksikliğinden kaynaklı olmamalıdır.
● Ömür boyu sürmektedir. Bu yüzden erken yaşlarda da fark edilebilmektedir.
Öğrenme Güçlüğü Risk Altındaki Çocuklar
ÖG’nin neden kaynaklandığı tam olarak bilinmemektedir. Genelde ÖG genetik ve çevresel şartlarla ortaya çıkan, nörolojik temelli bir işlevsel bozukluk olarak adlandırılır. ÖG sebepleri olarak genetik, beyin hasarı, nörolojik problem öğrenme süreçlerini etkileyebilmektedir. ÖG genellikle genetik kökenlidir. Ailesinde ya da yakın akrabalarında ÖG olan kişilerin çocuklarının risk altında olduğu söylenebilir. Disleksiyle ilgili yapılan ilk araştırmalarda aile geçmişinde böyle durumların olduğu hep belirtilmektedir. Bu yüzden özellikle anne ya da babanın ÖG olmasının çocuklarda da ÖG görülmesi açısından risk faktörü olduğu ifade edilmiştir.
Doğum ağırlığı olarak normalin altında doğan çocuklar ile erken doğmuş çocukların algısal becerilerinde, zihinsel performanslarında ve matematik başarılarında akranlarına göre düşüklükler olabileceği aynı zamanda bu çocuklarda ÖG görülme oranının da daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda düşük doğum ağırlığının ÖG için risk işareti olduğu belirtilmiştir. Bu durum genelde disleksi çeşitlerinden gelişimsel disleksi ile yorumlanmaktadır. Çocukluk döneminde sık sık maruz kalınan kulak iltihapları ya da kulak tıkanmaları çoğu zaman işitsel algılama bozuklukları veya dilsel gelişim bozukluklarına neden olabilmektedir. İşitsel algılama ile ilişkili bozukluklar konuşma ve sesi işlemleme süreciyle ilgili güçlükleri ortaya çıkartmaktadır. Bu durum işitme performansını olumsuz anlamda pek etkilemekle birlikte işitilen sesi işlemleme sınırlılığına yol açtığı için dil kullanımı, dil tercihi ve yazı dilini etkilemektedir.
Ayrıca erken dönemlerde yapılan tarama ölçme araçlarıyla gelecekteki okuma problemleri veya disleksi olasılığı belirlenmektedir. Risk altındaki çocukların bilgiyi alma, işleme, analiz etme veya anlamada zorluk yaşadıkları görülebilmektedir. Risk altında olan çocukların süreç içinde gelişimsel ve akademik beceriler açısında okul dönemine kadar takip edilmesi gelecekteki zorlukları hafifletebilir.
Aynı zamanda çocuğun öğrenme ve davranışsal gecikme veya güçlükleri, bireysel olarak çocuğun olgunlaşma büyüme ve gelişiminden, çevresel faktörlerden ya da sosyoekonomik düzeyin düşüklüğünden kaynaklı bir sorun olabilir.
Öğrenme Güçlüğü Erken Belirtileri
1. Dil Becerileri ve İletişim
Öğrenme güçlüğü türlerinden disleksi sözcüğü ‘dis + leksia’ şeklinde iki sözcük parçasından oluşmakta; burada yer alan ‘dis’ yetersiz, zayıf anlamında kullanılmakta iken ‘leksia’ sözcük ve dil anlamında kullanılmaktadır. ÖG olan bireylerin dil becerileri ile ilgili bir genel bir fikir birliği bulunmaktadır. Genel olarak bu çocukların dil becerilerinde gecikme ve dil becerileri eksikleri olduğu öngörülmektedir. Ayrıca ÖG’yi açıklayan yaklaşımlardan fonolojik yaklaşım ÖG’nin dil tabanlı bir nörolojik bozukluk olduğunu temel almaktadır. Hatta bilişsel alanda çalışan uzmanlar okuma sorunlarının sebepleri arasında fonolojik farkındalık eksikliklerini tespit ederek önemli başarılar elde etmişlerdir. Fonolojik farkındalığın konuşmadaki ses bölümlerini fark edebilme ve kullanabilme becerisi ile ilgili olduğu düşünülebilir. ÖG riski olan bireylerin dil becerileri ile ilgili erken belirtilerinin;
➢ Akranlarına göre dil ediniminde gecikme
➢ Düşüncelerini aktarmada organizasyonda zorluklar
➢ Uzun cümleleri anlama güçlükleri
➢ Konuşurken hangi kelimeyi kullanacağını karar verememe
➢ Fonolojik işlemleme güçlüğü
➢ Fonolojik farkındalık zayıflığı
➢ İfade edici dil zorlukları
➢ Telaffuz zorlukları şeklinde genel özellikler belirtilmektedir.
Dile ilişkin sayılan zorluk ve zayıflıkları okul öncesi dönemde yoğun bir şekilde gösteren çocukların ilkokul döneminde okumayı öğrenmede zorluk yaşayacakları düşünülmektedir. Hatta bebeklik dönemindeki (2 yaş) dil becerisi düzeyinin okul çağına gelindiğinde okuma başarısını oldukça yüksek oranda tahmin etmeye yaradığı vurgulanmıştır. Bu nedenle okul öncesi dönemde dil ve erken okuryazarlık becerilerine yönelik müdahale programlarının oluşturulması ve dil becerilerinde güçlük yaşayan çocukların erken tespit edilmesine yönelik çalışmaların planlanması önerilmiştir. Benzer şekilde ifade edici dildeki gecikmeler ilerleyen yıllarda ortaya çıkacak farklı güçlüklerin habercisi olabilir. Bazı çocukların hem alıcı hem de ifade edici dilde yaşadıkları sorunlardan ömür boyu etkilenmiş şekilde kalabildikleri ifade edilmiştir. Belirlenen özellikler dışında ÖG tanısı almış çocukların ebeveynleri çocuklarının erken çocukluk döneminde dil kullanma becerisine geç sahip olduklarını, sözcükleri seslendirmede zorluklar yaşadıklarını belirtmişlerdir .
Dil ve iletişim becerilerini etkileyen bir durum olan işitsel işlemleme bozukluğu iletişimi anlama, duyduğunu algılama ve duyduklarını hatırlama da yaşanılan güçlüklerdir. İşitsel işlemleme bozukluğuna sahip olan bireylerin düşüncelerini ifade ederken yaşadıkları zorluk ve yavaşlıklar; özellikle söylenişi benzer olan sözcükleri karıştırma, arkadaşları arasında yapılan sözel şakaları anlayamama, analojik (benzetime/teşbihe dayalı) düşünceleri kavramada zorluklar, hızlı ve karmaşık konuşmaları akranlarına göre düşük düzeyde anlama ve konuşulanları dinlediği halde tekrar bu konuyla ilgili sorular sorma türünde davranışlar sergileme şeklinde görülmektedir. Bu durumun işitsel işlemleme hızının düşüklüğünden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Dil becerileri alıcı dil ve ifade edici dil olarak ikiye ayrılmaktadır. ÖG riski olan çocuklarda her iki alanda da zorluklar görülebilmektedir. İlk olarak alıcı dilde işitsel işlemlemeden kaynaklı güçlükler olabilmektedir. İşitsel işlemleme ve algıma sürecine ilişkin
● Duyulan sesin konumunu belirleme ile ilgili zorluklar ( ses- zemin ilişkisi)
● Yaş düzeyinin gerisinde kalan fonolojik farkındalık becerisi
● Ortamda başka sesler varsa ses ayrımlaştırma ile ilgili güçlükler bulunmaktadır.
İşitsel işlemleme güçlüğü olan bireyler ortamda başka sesler bulunduğunda verilen yönergeleri anlamada zorluk yaşarlar. Sınıf içinde herkes bir ağızdan konuştuğunda bu çocuklar daha fazla şikâyetçi olurlar ve öğretmenin söylediklerini bu kargaşa da ayırt edemezler. Büyük gruplar içindeki gürültüler de bu çocukları rahatsız edebilir. Bu yüzden geri planda kalmayı tercih edebilirler. Birebir ilişkilerde ve küçük gruplar ile anlaşmaları daha sağlıklı olmaktadır. Kendilerine görev verildiğinde sınıftaki diğer bireylere bakarak ya da onların yaptıklarını esas alarak hareket etmektedirler. Doğrudan sorulan sorulara ilişkili olmayan yanıtlar verebilirler. Bu gibi durumların işitsel işlemlemede yaşanılan güçlüklerden dolayı ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Dil yaşamın pek çok yönünde merkezde olan bir beceridir. Dili kullanmaya başlamada gecikme veya zorluk ebeveyn kaygısının en yaygın nedenlerinden biridir. Dil konusundaki gecikme, dil ile ilgili belirli zorlukları işaret edebilmekte veya gelişimsel gecikme veya başka yetersizlik alanları ile ilgili bir sorunların erken belirtisi olabilmektedir. Dil bozuklukları ile öğrenme güçlüğü arasındaki ilişki temel olarak işitsel algılama, uyaranların alınması, işitsel bellek, uyaranın seçilmesi, uyaranın ayrıklaştırılması, uyaranı işleme alma ve uyarana tepki şeklinde merkezi sinir sisteminde işlenmesi ile ilgilidir. İyi bir işitsel algılamanın dilin ve yazı dilinin gelişimi bakımından temel nitelikte bir ön koşul olduğu belirtilmektedir.
ÖG riski taşıyan çocukların dil beceri düzeylerinin ilerleyen yıllardaki akademik yaşamlarını etkileyebildiği sıklıkla vurgulanmıştır. Bu yüzden dil becerilerine yönelik çalışmaların ağırlık olması tavsiye edilmektedir. Ayrıca bazı dil beceri eksikleri çevresel ortamdan, uyaran eksikliğinden, iletişim azlığından kaynaklı olabilmektedir. Bu tarz durumlara eğitsel müdahaleler ile kritik dönem geçilmediyse daha hızlı ilerlemeler görülebilmektedir.
2. Bilişsel Becerileri
Pek çok çalışmada ÖG olan çocukların bir ya da birden fazla bilişsel özelliklerinde önemli derecede güçlükler bulunduğu vurgulanmaktadır. ÖG olan çocuklar ortalama ya da daha yüksek zeka puanlarına sahiptirler. Ama ÖG olan çocuklarda hafif ya da ağır düzeyde bilgi işlemleme güçlüğü görülebilir. Bilişsel becerilerin içinde dikkat, akıl yürütme, yönetici işlevler, işitsel işlemleme, fonolojik işlemleme, işlemleme hızı, görsel mekansal bellek, ardışık işlemleme, uzun süreli bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellekten geri getirme gibi bilişsel beceriler yer almaktadır. ÖG riski altındaki çocukların bu bilişsel süreçlerinde etkilenmeler olduğu belirtilmektedir. Bilişsel süreçlerin düşünme, öğrenme ve bellek gibi alanları etkilediği bilinmektedir. Belirtilen bilişsel alanlarda yaşanan sorunlar bireylerin öğrenmesinin kalitesini ve oranını etkilemektedir. Böylece disleksinin heterojen bir bozukluk olduğunu ve bu becerilerin farklı alanlarda ve düzeylerde bireyleri etkilediği düşünülebilir. Belirtilen bilişsel becerilerin özellikle okul öncesi dönemde bireysel farklılıklara yansımaları bulunmaktadır.
ÖG riski olan çocukların organizasyon becerileri, sıralama, zaman algısı ve eş zamanlı etkinliklerde güçlükler yaşadıkları görülmektedir. Bu zorlukların çocuğun hayatına yansıması olarak;
● Dikkat gerektiren oyunlardan kaçınma
● Bir işi sürdürmede güçlük yaşama
● Öğrendiklerini unutma
● Yönleri karıştırma (ayakkabıyı ters giyme, kitabı ters tutma)
● Okul öncesi dönemde önce-sonra, ön-arka şeklinde kavramları öğrenmede zorlanma
● Söylenilen cümle ya da sözcükleri unutma
● Bilgiyi geri çağırma vb. problemler görülmektedir.
ÖG ya da disleksi görünmez bir yetersizlik olarak düşünülebilir. ÖG bilişsel süreçlerin etkilenmesinden dolayı ortaya çıkan öğrenme farklılıklarını içerir. Bilişsel süreçte yaşanılan bu güçlükler çocuğun öğrenme sürecini ve hayatını olumsuz etkilemektedir. Öğrenme sürecini etkileyen durumlar akademik becerilere (okuma, yazma, matematik) yansımaktadır. Temel olarak bilişsel süreçlere yönelik yapılacak müdahalelerin çocuğun akademik becerilerini olumlu yönde destekleyeceği öngörülebilir.
Dikkat
Bazı ÖG’li öğrencilerde odaklanmada güçlük yaşanmasından dolayı çeşitli problemler ortaya çıkmaktadır. Bu problemler; fiziksel rahatsızlıklar, duygusal sorunlar, ilgi ve motivasyon kaybı gibi durumlardır. Bu problemlerin sürekli olan dikkat eksikliği ve odaklanma sorunundan kaynaklanan belirtileri ise biyolojik kökenli bir problem olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olduğu düşünülür. DEHB olan öğrencilerin dikkat seviyesinde düşüklük, dürtü kontrolünde güçlük meydana gelebilmektedir. Bu güçlükler kişinin öğrenme hızını ve yeteneğini önemli derece etkilemektedir. Bazı ÖG’li öğrenciler çalışmaya odaklanma ve odaklandığı çalışmayı sürdürmede zorluk yasamaktadırlar. Buna ek olarak problemlerin detaylarına dikkatini vermede güçlük, problemlerdeki verilmiş̧ çoklu görevleri anlamada zorluk, problemlerin yönergelerini sıra ile uygulamada sorunlar, zayıf dürtü kontrolü, düşünmeden konuşma ya da davranma, hayallere dalma, sabırsızlık gibi birçok farklı davranış̧ göstermektedirler. ÖG olan öğrencilerde, dikkat gelişimi için uygun strateji uygulanması ve çalışmalara belirli dönem devam edilmesinin dikkat gelişimini artırdığı ifade edilmektedir. Aynı zamanda hem dikkat eksikliği hem de ÖG görülmesi mümkündür. İkisine sahip öğrenciler sınıfta daha çok uyum zorlukları yaşayabilirler. ÖG ve dikkat eksikliği riski olan çocukların okul öncesi dönemde sınıfta uyum problemleri daha çok olabilmektedir.
ÖG çocukların dikkat özellikleri ile ilgili yapılan çalışmada bölünmüş dikkat becerilerinin daha düşük seviyede olması, dikkati sürdürme becerilerini de zamanla olumsuz etkilenmektedir.
Bellek
Bellek sorunları alan yazında ÖG’li çocuklar hakkındaki yazılan raporlarda ve yapılan tartışmalarda sıklıkla yer almaktadır. Bu çocuklar bir kelimenin nasıl yazıldığı ya da bilgiyi nasıl hatırlayacağı ile ilgili zorluklar çekerken dersten sonra dondurma alacaklarını çok iyi hatırlayabilmektedirler.
Akademik birçok kural ve becerinin kazanılması ve öğrenebilmesi için iyi bir belleğe sahip olmak gereklidir. ÖG olan çocukların bellek ile ilgili yaşadıkları güçlükler bilgiyi depolama, uzun süreli belleğe gönderme, yeni kelime öğrenme, ezberlemede zorluk, ödev ve sorumluluklarını hatırlamadır. Bu durum görsel yada işitsel anlatılan bilgileri hatırlamada bu bilgileri anlamlı şekilde öğrenip uzun süreli belleğe kaydetmede problemler yaşanmasına yol açmaktadır.
Bellek çeşitleri genel olarak kısa süreli, uzun süreli, duyusal ve anısal bellek şeklinde sınıflandırılmaktadır. İlk olarak kısa süreli belleğin içinde yer alan işitsel kısa süreli bellek özelliklerinden bahsedebiliriz. ÖG riski olan çocukların işitsel kısa süreli bellekleri akranlarına göre daha kısa süreli olabilmektedir. Bu durum somut olarak şöyle anlatılabilir. Özellikle çocuklar artarda duydukları sözcükleri (sayı, çok heceli kelimeler, alkış ritimleri) işitsel kısa süreli belleğe kaydedip akılda tutmakta zorlanırlar. Sorulduğunda ise hatırlamada zorluk çekerler. Aklında kalanları paylaşırken benzer seslerle yeni oluşturulmuş sözcükler ile cevap verebilirler. Bu nedenle seri şekilde ifade edilen yönergeleri anlamakta zorluklar yaşayabilirler. İşitsel kısa süreli bellekteki bu türden sorunlar okuma yazma, hesaplama, ezber gibi görevlerin etkili bir şekilde yapılmasını olumsuz etkilemektedir. Genelde işitsel işlemleme güçlüğü yaşayan çocukların denge ile ilgili zorluklar da yaşadıkları görülmektedir. Aynı zamanda işitsel kısa süreli bellekte güçlük yaşanması harflerin seslerinin unutulmasına da yol açmakta ve dolayısıyla okuma sürecini olumsuz etkileyebilmektedir. Bellek ile ilgili olan problemler ilerde okumanın bütün aşamalarını etkilemektedir. Örneğin, işlemsel bellek işitsel ve görsel bilgileri kısa sürede anlama ve farkında olmasını sağlamaktadır. ÖG olan bir çocukta okuma esnasında işlemsel belleği zorlanmaktadır.
Yönetici İşlevler
Yönetici işlevler; plan yapma, planları uygulama, düzenleme, strateji oluşturma, davranışları kontrol etme, amaçları belirleme, ayrıntıları hatırlama, zamanı etkin bir şekilde yönetme ve problem çözmede kuralları izleme gibi işlevleri yöneten bir yapıdır. ÖG olan öğrencileri etkileyen özelliklerden biri olan yönetici işlevler öğrencilerin belirli hedeflere ulaşmasına yardımcı olan, öz kontrol, öz denetim, odaklanma ile ilişkili olan zihinsel faaliyetlerdir. Yönetici işlevlerin kontrolünde güçlük çeken bireyler dürtüsel hareketler yapabilmektedirler. Dürtüsel hareketler, yapılan davranışların sonuçlarını düşünmeden hareket edilmesidir. ÖG olan öğrenciler akademik problem çözme ve sonuca ulaşmada da zorluklar yaşamaktadırlar. Yönetici işlevlerde başarısız olan öğrenciler zaman kontrolünde, uzun süreli görevlerde ve proje ödevlerinde zorluk yaşamaktadırlar. ÖG olan öğrencilerin organizasyon becerisinde yaşadıkları zorluklar; verilen görevleri ve zamanı organize edememe, planlama, sıralama gibi birçok alandaki zorluklardır. Organizasyon becerisini etkileyen sıralama becerisi, ÖG olan öğrencilerin zorluk yaşadıkları bir beceridir. Sıralama becerisi, bir dizi bilgiyi algılama ve kontrol etme becerisi olarak açıklanır. ÖG olan öğrencilerin çoğu, sıralama becerisinde yaşadıkları zorluklar akademik alandaki becerileri de etkileyebilmektedir. Örneğin, okuma esnasında kelimelerin seslerini doğru sıra ile okuma, sözel yönergeleri sıra ile takip etme, bir kelimenin harflerini sıra ile söylemede karışıklık (ör. Çanta= ç-a-n-a-t), ritmik saymada sıra karıştırma, sırası ile alfabeyi, ayları ve günleri öğrenmede zorluk, sayıları yazarken (ör. 491 yerine 419 şeklinde) sıralama hataları yapabilirler. Organizasyon, sıralama, yönetici işlevlerde yaşadığı zorluklar ve karışıklıklar öğrencinin düşünme ve işlem hızını da etkilemektedir. İşlem hızı, öğrencinin bilgiyi işleme hızı olarak ifade edilmektedir. Öğrencinin bilgiyi yavaş̧ işlemesi; otomatik kelime tanıma ve okuma akıcılığı, verilen yönergelere veya sorulara hızlı tepki verme, işi zamanında tamamlama (ev ödevlerinin uzun sürmesi), düşüncelerini ifade edip yazma, kelimeyi çözümleme hızı ve yazma işlemi gibi görevlerde hızlarının düşük olmasına neden olur.
NCLD’ye göre işlem hızını belirleyen yapı ise işlemsel bellek olarak görülebilir. Çoğu ÖG olan öğrencide işlemsel bellek bilgi işleme alanı eksikliği bulunmaktadır. İşlemsel bellek; algılama süreci, bilgiyi işleme, ilişkilendirme, bilgiyi geri çağırma ve ifade etme becerilerindeki bu güçlükler, öğrenme ve performansla ilgili sorunları açıklamakta yardımcı olmaktadır. İşlemsel güçlük hem işitsel işlem hem de görsel işlem güçlüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. İ̇şitsel işlemleme güçlüğü, işitsel bilgiyi kullanma ve anlama becerilerinde güçlük olarak ifade edilir. Bu özelliğe sahip olan ÖG’li olan öğrencinin de, işitsel ayrım (kelimeleri ayıran sesleri fark etme, karşılaştırma), işitsel şekil-zemin ayrımı (gürültülü bir çevrede önemli sesleri seçebilme), işitsel sıralama (sesler ve kelimelerin sırasını anlama ve tekrarlama kabiliyeti), okuma ve yazılı anlatım gibi alanlarda güçlükler yaşadığı görülmektedir. Görsel işlemleme güçlüğü olan öğrenciler ise görsel bilgiyi kullanma ve anlamaya yönelik zorluklar yasayabilmektedirler. Bu zorluklar sırasıyla; görsel ayırt etme (bir öğeyi, diğer öğelerden farklı özelliklerini fark etme ve karşılaştırma becerisi), görsel şekil-zemin ayırt etme (verilen basılı öğeyi arka planından ayırt etme becerisi), görsel sıralama (sembollerin, sözcüklerin veya resimlerin sırasını görme ve ayırma işlemi), görsel motor işleme (vücut hareketlerini koordine edebilmek için görsel geri bildirim kullanma), görsel bellek (görsel bilginin kısa ve uzun dönemli bellekte durma işlemi), görsel tamamlama (nesnelerin yalnızca bir kısmı gösterildiğinde nesnenin bütün olarak ne olduğunu anlama), mekansal ilişkiler (nesnelerin mekanda nasıl konumlandırıldığını anlama) görsel işlemin içinde olan beceriler olarak ifade edilmektedir.
İşlemsel bellek; problem çözme, dinleme, okuma ve sosyal etkileşim gibi bir çok beceride aktif olarak kullanılmaktadır. ÖG’li öğrencilerin bilişsel süreçlerini etkileyen birçok özellik bulunmaktadır. Bu özellikler tamamen farklı algılara, farklı işlem hızına, farklı öğrenme problemlerine yol açmaktadır. ÖG olan öğrencilerin yaşadıkları bu güçlükler dikkate almadan yapılacak olan tarama, tanılama ve müdahaleler eksik kalacaktır. Ayrıca yaşadıkları içsel ve akademik zorluklar başka problemlere de yol açabilmektedir. Bu problemlerin başında sosyal duygusal problemler gelmektedir.
Sosyal- Duygusal Beceriler
Okul öncesi dönemde ÖG riski olan çocukların çoğu sosyal-duygusal özellikleri yaşadıkları dil, bilişsel ve motor güçlüklerden etkilenmektedir. Özellikle sosyal-duygusal becerilerde bebeklik döneminde pasif oldukları görülürken, sorulan sorulara beklenen cevapları vermede zorlandıkları görülmektedir. Dil gelişiminde yaşanan beceri eksikliklerinden dolayı sözel öğrenmeleri gerçekleştirirken sıkıntı yaşarlar. Bu sıkıntılar çocukların sosyalleşmelerini de etkilemektedir. Hatta çocukların annelerinin jest ve mimiklerini fark etmede zorluk çekecekleri tahmin edildiğinden anne çocuk bağlanmasında zorluklar olabilmektedir.
Yaşıtlarıyla olan ilişkilerinde anlaşma yada iletişim problemleri görülebilir. Özellikle oyun gruplarına eşlik etmede zorluklar çekerler. Düşünmeden hareket ettikleri yada aklına ilk geleni yapabildikleri için oyunlara uyum sağlamaları zor olabilir. Oyunun kurallarını aklında tutma, oyuna eşlik etme, oyunda sırasıyla yapılacak adımlar, yönergeleri dikkatli takip edememe gibi yaşadıkları güçlükler bu çocukların çoğu etkinlikte ve oyunda geri planda kalmasına yol açabilmektedir. Özellikle bu durumun farkında olan eğitimci ya da ailelerin çocukları etkinliklere katılım için ikna etmesi gerekebilir. Grup içi çalışma etkinliklerinde gönüllü olarak katılmaktan çekinebilirler. Sosyal beceriler olarak bir gruba kaynaşma, oyuna katılım vb. gruba yaklaşma konusunda daha geride durabilirler. Böyle etkinlikler olduğu zaman ise uyumluluk ve esneklik gerektiren davranışlar risk altındaki çocukları etkinliklerden kaçınmaya itmektedir. Çocukların yaşadıkları olumsuz deneyimler duygusal olarak daha hassas bireyler haline gelmelerine neden olur.
ÖG riski altındaki çocukların karar verme, karar alma, bağımsızlık ve risk alma becerileri akranlarına göre daha sınırlı olmaktadır. Bunun sebepleri daha önceki deneyimleri ile ilişkili olabilmektedir. Küçük yaştaki özerklik döneminde öz bakımını ailesinin gerçekleştirmesi, ailesinin çocuğu yerine karar alması vb. sebeplerden dolayı çocuklar çekingenlik gösterebilmektedirler. Bu durum hem ailenin bu konularda yeterince bilinçli davranmaması hem de çocuğunun gelişimsel olarak geriden gelen becerilerinden kaynaklanabilmektedir. Aynı şekilde çocuğun kendisine yönelik farkındalığının zayıf olması duygusal gelişimini olumsuz etkilemektedir. Gündelik süreçte tekrarlanan becerilerde gerçekleşen olumsuz yaşantılar ortaya çıktıkça hayal kırıklığı ile beraber duygusal problemler de ortaya çıkmaya başlayabilir. Bu dönem başarısızlık duygusunun oluşmaya başladığı dönem olarak da ifade edilebilir. Bu deneyimler çocuklarda yetersizlik ve başaramama gibi inançların gelişmesine yol açabilir.
Uzun yıllardır yapılan araştırmaların sonuçları ÖG olan çocukların yaklaşık %75’inde bir çeşit sosyal beceri eksikliği gösterdiği bulunmuştur. Bu durumda bu çocukların okul öncesi dönemde de benzer sosyal beceri eksiklikleri gösterdiği de düşünülebilir. ÖG olan çocukların uygun sosyal davranışlarının daha az olması ve düşük sosyal kabul görmesi çocuklar arasında dışlanmalarına sebep olabilmektedir. Böylece karşılıklı şekilde hem çocuğun sosyal duygusal gelişimi olumsuz etkilenmekte hem de topluma uyumu zorlaşmaktadır.
ÖG olan çocukların sohbetleri yönetirken kullandığı stratejilerle diğer çocukların kullandıkları stratejiler de farklılaşma içermektedir. Örneğin sohbet sürdürücü açık uçlu soru tercihini az yaptıkları görülmüştür. Bu tarz etkileşimsel beceri eksiklikleri çocukların sosyal ilişkilerini etkileyebilmektedir. İletişim kurarken sohbet esnasında yer alan sözsüz ipuçları anlama sosyal problemlere de sebep olabilmektedir. Bu deneyimler ilerleyen yaşlarda karşımıza çıksa da okul öncesi dönemde daha az belirgin şekilde ya da farklı biçimlerde ipuçları vermektedir. Örneğin oyuna katılımda geri planda durma, arkadaş gruplarına eşlik etme, oyun kurallarına eşlik etme şeklinde açıklanabilir. Bu yüzden çocukları küçük yaşta sosyal becerilerin gelişimine destek vermek gerekmektedir. Özellikle sohbet başlatma, nasıl dinleyeceğini öğrenme, kendini ifade etme, tanışma becerileri, grup iş birliği becerileri öğretimi yapılabilir.
Psikomotor Beceriler
Psikomotor özellikler, kaba motor ve ince motor becerileriyle ilişkili özellikleri içermektedir. Kaba motor becerileri kolların ve bacakların kullanımı ile ilgili olan becerilerdir. Kaba motor becerilerindeki zayıflıklar koşma, zıplama, fiziksel koordinasyon, ritim ve denge gibi alanlarda problemlere sebep olmaktadır. İnce motor becerisi, ellerin ve parmakların hareketinde rol oynayan becerilerdir. İnce motor becerilerde yaşanan zorluklar el-göz koordinasyonu, düğme ilikleme, kalem tutma, el yazısı gibi becerilerdir . Paquette and Tuttle’e göre ÖG olan öğrencilerin psikomotor becerilerinde denge veya yazım süreci ile ilgili sorunlar yaşanmaktadır. Atletik etkinlikler için gerekli olan koordinasyon, denge ve kas hareketleri; ÖG olan öğrenciler için uğraştırıcı bir eylem olarak algılanmaktadır. Bu alandaki zorluklar uzamsal isleyişi etkilemektedir. İnce motor kas becerilerinde ise ÖG olan öğrencilerin çoğu ilkokulda ayakkabılarını bağlamakta, küçük parçalı oyuncakları oynamakta, yazma ve not alma ile ilgili zorluklar yaşamaktadırlar.
ÖG olan öğrenciler ritmik hareketler yaparken (top oynama, ip atlama, sek sek oynama, bisiklet sürme vd.), hareketlere uyum sağlamakta ve gösterilen hareketlerin tekrarını yapmada zorluk yaşamaktadırlar. Erken yaşlardaki ÖG’li öğrenciler sağ-sol elini ikisini bir arada kullanmalarından dolayı el tercihi konusunda gecikme, yazma işlemi esnasında kalem tutması, çizime ters yönden başlaması gibi problemler görülebilmektedir. ÖG olan çocukların özellikle kinestetik algılamada da (konum ve hareket algılama) zorluk yaşamaktadırlar. Yazma becerisi esnasında el-göz koordinasyonun verimli bir şekilde kullanılması önemli bir durumdur. El-göz koordinasyonundaki ilişkinin temeli, görsel işlemleme ve nesnelerin uzayda birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu kavramamızla gerçekleşir. El-göz koordinasyonu zayıf olan öğrenciler topla oynanan oyunlarda zorluk yaşamaktadırlar. Bir topu yakalamak için atıcının nerede olduğunu, topun ne kadar hızlı hareket ettiğini bilmek, yorumlamak gerektiği için bu süreçlerde karmaşa yaşayabilirler, bazı oyunlarda yapılan hareketleri taklit etmede zorlanabilirler, sanat ve el sanatlarında faaliyetleri, öğretilenleri ilk aşamada yapabilmeleri zor olabilir, daha fazla uygulama, tekrar ve alıştırmaya gereksinim duyabilirler. Psikomotor beceriler koordinasyon, hareket ve dengeyi ifade etmektedir. Psikomotor becerileri yürüme, koşma ve duruşu etkileyen kaba motor becerileri şeklinde ifade edilirken tutma, yazma, parmak hareketleri ince motor becerileri olarak ifade edilmektedir. ÖG olan çocuklarda genel olarak dikkat çeken psikomotor becerileri sakarlık belirtileri, kalem tutuşu ve el yazısını etkileyen ince motorun kontrolüdür. Bazen motor becerilerinde güçlük yaşayan çocukların gelişimsel koordinasyon bozukluğu (dispraksi) olarak isimlendirilmektedir. Yazma işlemi, ayakkabı bağlama, giyinme gibi alanlarda zorluklar yaşadıkları belirtilebilir.
Erken Akademik Beceriler
Çocukların ilkokula başlamadan önceki akademik becerileri erken akademik beceriler olarak ele alınmaktadır. Erken akademik beceriler okuma öncesi beceriler ve erken dönem matematik becerileri olarak sınıflanabilir. Okuma süreci genelde öğretim ile gerçekleşen ya da nadiren de olsa kendiliğinden öğrenen bireylerin olduğu bir süreçten oluşmaktadır. Okuma ve konuşulan dilde kullanılan kelimeler aynı olmasına rağmen okuma ve konuşma arasında derin farklılıklar olmaktadır. Konuşulan dil doğal bir süreçtir. Bir bebeği konuşulan bir ortama maruz bıraktığınızda kendi kendine konuşmayı öğrenmektedir. Buna karşın okuma sürecinin genelde sistematik bir öğretim ile gerçekleştiği görülmektedir. Çocuğun zihninde okuma, bir sayfada yer alan soyut çizgi ve daireleri (harfler) seslendirme, kodu çözme işlemi algılamaktadır. Okuma sürecinde çocuğun sözcüğün içindeki temel küçük parçaların yani ses, hece şeklinde farkındalığın oluşması geliştirilmelidir. Bu süreci anlaması fonolojik farkındalık içerisinde yer almaktadır. Sesleri tanımayı gerçekleştirdikten sonra sesleri nasıl bağlayacağını öğrenir. Bu beceriler okuma öncesi dönemde iyi bir hazırlık süreciyle planlanmalıdır.
● ÖG olan çocukların genelde öğrenme sürecinde aktif rol almak yerine pasif kalmayı daha çok tercih ettikleri görülmektedir.
● Fonolojik farkındalık becerileri çocuğun sesleri algılaması, farkında varması ve işleme alıp değişiklik yapabilmesi şeklinde düşünülebilir. Fonolojik işlemleme disleksili bireylerde kısmen okul öncesi dönemde fark edildiği görülmektedir.
● Fonolojik farkındalık 5 yaşta daha çok ön plana çıkmaktadır. Bu yaşlarda hecelere bölme, fonemlere ayırma işlemleri yapılabilmektedir. Fonolojik farkındalık becerileri gelişmeyen çocuklarda okumayı öğrenmede güçlük çektikleri görülmektedir.
● Öğrenme profilini ve çocuğun dil becerisini etkileyen kelime bilgisinin azlığı erken dönemlerde ipucu vermektedir. Kelime bilgisi yaşıtlarına göre daha az olabilmektedir. Yeni kelime öğrenmesi zor olabilmekte ya da öğrendiklerini unutabilmektir.
● Okul öncesi yıllarda matematikte risk altındaki çocuklar, sayı sözcüklerinin ve rakamların anlamını algılamada gecikmişlerdir.
● Okul öncesi dönemde rakam ve anlamlarını öğrenmekte yavaş olan öğrencilerin uzun vadede risk altında olduğu belirtilmektedir.
● Okul sürecinde matematik öğrenmenin temelini 3-4 yaş dönemi sayma sırasını ve temel rakamları öğrenme ya da temsil ettiği nicelik ilişkisini anlamanın başladığı dönemdir. Bu temel becerileri öğrenmede zorluk yaşayanlar gelecekte yaşıtlarının gerisinde kalabilirler .
● Okumanın beş unsuru; fonolojik farkındalık, ses bilgisi, akıcılık, kelime hazinesi, okuduğunu anlama okumayı öğretmek için etkili yöntemlerin içinde yer almaktadır.
Kısaca erken okuryazarlık becerileri okumaya hazırlık, okulöncesi temel matematik becerilerinden oluştuğu ifade edilebilir.
Erken Müdahalenin Önemi
Ülkemizde ÖG tanısı diğer ülkelere benzer şekilde ilkokul yıllarında gerçekleşmektedir. Literatürde okul öncesi dönemde erken tanıdan ziyade ÖG riski altındaki bireyler olarak isimlendirme daha yaygın bir yaklaşımdır.
ÖG riski altındaki öğrencilerin erken belirlenmesinin okuma problemlerini önlemede etkili olduğu belirtilmiştir. Araştırmalar okul öncesi dönemdeki müdahalelerin önemli derecede etkili olduğunu vurgulamaktadır. Uygun erken müdahaleyle, okuma güçlüğü riskinin % 75-90’ında bir çok zorluğun üstesinden gelebileceğini ve okuma becerilerini ortalama bir seviyeye çıkarabileceğini göstermektedir. ÖG riskini belirleme ve müdahale başarı için en büyük şansı sağlasa da okuma yetersizliği tanısı ilkokul yıllarında konulmaktadır. Erken müdahale çalışmalarının etkililiğini gösteren çalışmaların temeli sağlanmıştır. Şuan için sınıf tabanlı ve küçük grup eğitimleri düzenleyerek araştırmalar yapıldığı görülmektedir planlanmaktadır. Erken müdahalelerin sağlanması benlik ve duygu durumunun daha iyi olmasını etkilemektedir. Okuma yazma güçlüğü bireyin uzun vadede eğitim kariyerini etkileyebilecek bir durumdur. Bu yüzden yapılan erken müdahale ve becerilerin öğrenilmesi başarısızlık deneyimlerini azaltıp, öğrenme motivasyonunu arttırabilir. Aileler çocukların gelişimini takip ederek ya da uzmanlara danışarak okul öncesi dönemde ÖG veya disleksi riskinin olup olmadığına göre hareket edebilirler.